Denemeler

Bakmak ve Görmek

Küçücüktüm, ufacıktım. Kendi dünyamda dünyanın kötülükleriyle savaştığımı zannediyordum. Hâlbuki çocuk aklı, gelgitler ülkesinde yaşayıp her şeyi kendi üzerime alıyormuşum. Çikolata vermediler diye üzülür o an istediğim alınmadı diye ağlardım. Bilmezdim ki her istediğim o an olmayacak. Zamanı durdurursam her istediğimi yapabileceğimi varsayarak evdeki saatleri bozar yelkovan ve akreplerini durdurmaya çalışırdım. Dedim ya ufacıktım. Akımda türlü türlü hikâyeler, evrenler, koca koca dağlar, denizler, aşılması gereken vadilerim vardı. Sonra büyüdüm daha doğrusu büyüdüğümü sanıyordum. Ergenliğin getirdiği düşüncelerdenmiş. Kırık dökük duygular, buhranlı atmosfer, yıkılsın dökülsün dünya kimin umurunda. Tüm dünyanın bana karşı olduğunu düşünüyordum. Ailemin bile beni sevmediğini varsayıyordum. Dedim ya ergenim, dünyaya farklı bakıyorum. Bir gülüp bin ağlıyorum. Bir yanım nefret, bir yanım sevda, bir yanım siyah, bir yanım beyaz. Zıtlıklarda kaybolmuşum. Sonra gerçekten büyüdüm. Acılarla, sevgilerle, kalp kırıklıklarıyla… Aldırış etmedim bu duruma, geçer dedim küçükken hayal kırıklarına uğradığım, duygularımı bastırdığım yok ettiğim gibi bu da geçer elbet. Bu durumu büyüyünce daha iyi anladım. Yani gerçek kötülüğün ne olduğunu tam anlamıyla anlamlandırdığım zaman büyüdüm. Dünyanın nasıl bir yer olduğunu içinde nasıl kötülükler barındırdığını daha iyi gördüm. Kadınların çocuklarının gözü önünde acımasızca dövüldüğü ardından seviyordum diyerek sevdiği kişiyi öldürdüğü, masum hayvanların sebepsiz yere katledildiği, İnsan haklarını savunuyorum deyip günahsız çocukların yakarışlarıyla dalgaların günahsız bedenlerini kıyıya vurduğu zaman sessiz kalan ülkelerin insan haklarını umursamadığını anladım. Bitmek bilmeyen savaşların, açlıkların, yıkımların, doğanın dengesini bozmak için uğraşanların varlığını gördüğüm zaman kendi çıkarları için insanları katlettiklerini ekonomik ve siyasi anlamda çıkar güderek bunları yaptıklarını daha iyi anladım.

Cahit Zarifoğlu’nun da dediği gibi “Ben bu çağdan nefret ettim, etimle kemiğimle nefret ettim.” Gördüklerim, işittiklerim karşısında nefret etmemek mümkün mü? Akşam vakti kadın olarak sokakta yürüyememek, başıma bir iş gelir mi diye dışarı dahi çıkamamak, el âlem ne der ya da tahrik olur mu diye istediğimi giyememek, düşüncelerimi özgürce ifade edememek. Çocukların okulda zil seslerini duyması gereken yerde bomba sesine maruz kalması, sokak hayvanlarının bir kap yemek ihtiyacını gidermek yerine onları zehirleyerek öldürmesi. Ne acı. Hâlbuki İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin ilk hedefi insanların, özgür ve her insanın eşit haklara sahip olarak doğduğu yer alır. Bildirgede yer alan üçüncü ve beşinci maddelerde “Herkesin yaşama hakkı ile kişi özgürlüğü ve güvenliğine hakkı vardır.” “Hiç kimseye işkence ya da zalimce, insanlık dışı ya da aşağılayıcı muamele ya da ceza uygulanamaz.” maddelerini göz önünde bulundurunca aslında birçok hakkımızın elimizden alındığını görebiliriz. Elimizden alınan daha birçok madde var ama acaba ne kadar farkındayız sınırlandırıldığımızın. Yaşananlar karşısında bir hakka sahip olduğumuzu düşününce gerçekten bir hakka sahip miyiz diye düşünmüyor değiliz.

Yaşanan olayları görünce küçükken nede masummuşum diye düşünüyorum. Kendi kurduğum ütopyadaki duygularıma, yaşantılarıma kötü diyormuşum. Ben karıncalar zorluk çekmesinler diye evlerinin yanına buğday taneleri bırakırken, sinirlenince ağaca tekme atınca canı acımış mıdır diye düşünürken, dondurmam yere düşünce yiyemedim diye üzülürken, insan insana neler yapıyormuş. Masumiyet bu olsa gerek gerçeklerden bi’haber. Neler olup bittiğini anlamlandıramamak sadece çocuk aklından ibaret. Gerçeklere bakmak ve görmek arasındaki farkın varlığını anlamlandırdığım zaman anladım ki ben büyüyorum ve içerisinde yer aldığım dünya artık benim karıncalara üzülmem, canı acıdı diye ağaçtan özür dilemem ya da dondurmam için ağlamam kadar saf ve masum değil daha zalim daha gaddar ve daha acımasız. Geçmiş geçmişte, ben bugün de, başıma gelecekler ise gelecekte saklı. Neler yaşayacağımızı, neler olacağını kestiremeden yaşıyoruz dünyayı.

Okuduğunuz içerik sevgiyle oluşturulmuştur ❤️

Başa dön tuşu