Denemeler

Gökyüzümdeki Uçurtma

İçim bahardı. Aylardan Nisan Mayıs arası çiçeklerin açmaya, böceklerin kanatlanıp uçmaya başladığı, kuş cıvıltılarının içimde yankılandığı ana tekabül etmişti. Özellikle de içimdeki çocuğa ve arkadaşlarına sokakta ki çılgın oyunları oynama ve uçurtma uçurma fırsatı gelmişti. Mavi gökyüzü eşliğinde her renkteki o eşsiz uçurtmalar gökyüzünde süzüldükçe süzülüyor ufkun alabildiğine gözden küçülmeye başlıyorlardı. Onlar gözden küçüldükçe sanki gökyüzü alabildiğince özgürlüğü bünyesine alıyordu. Ben artık uçurtmayı tutmak yerine uçurtma ile uçmayı tercih ediyordum. Onunla mavi gökyüzünde istediğince özgür, düşer miyim korkusu olmadan göz alabildiğince yukarı en yukarı çıkma arzusu ile uçuyordum. Şimdiki zaman dilimine aldanmayıp içimdeki küçük çocuğu dinlemiş onun peşinden yeni maceralara yelken açmıştım. Hayalhanemde küçüktüm sonuçta kim ne der ne yapar diye düşünmeden yaşıyordum. Gökyüzü evim, kuşlar yoldaşım, bulutlar en sevdiğim yiyecek olan pamuk şekerim olmuştu. Mutluydum hem de olmadığı kadar mutlu ve özgür hissediyordum. Uçurtmam ile havada süzülürken yeryüzünde doğanın tüm güzellikleri ayağımın altından bana gülümsüyordu. Ağaçlardaki yeşilliğin tonları canlılık ve matlığı ile gözlerimi kamaştırıyor, mavinin uçsuz bucaksız huzuru, rengârenk açan çiçeklerin güzelliği beni büyülüyordu. Çiçeklerin kokusu ciğerime dolmasıyla nefessiz kalıyor, ağaçların nefesim olmasına seviniyordum. Hele o kuşların cıvıltısı… Ahhh hiç dinmesini istemediğim melodi. Beni benden alıp uzak diyarlardaki özleme hasret kılıyordu. Mutluydum günlerimin her gün bu güzelliklerle geçmesini istiyordum. Belki arada bende kuş olup eşsiz güzellikte olan sesimle öter gökyüzünden herkese konser verirdim. Ya da ağaçların insanlar için önemini fark etmesine yardımcı olarak yürüyen bir ağaç olur oradan uzaklaşırdım. Ormanlarda yaşayan ağaç akranlarımı ziyarete giderdim. İçimdeki baharın gelmesiyle tüm eşsiz güzellikler anlam bulurdu. Bu nedenle ağaç olup yürüyor, kuş olup konser veriyor, uçurtmalar üzerinde uçuyordum. Saf ve masum duygulara bürünmüş anlamlar kazanıyordum. Dış dünyada gelişen bedenimin aksine sanki iç dünyamın güzelliği ile hayatıma renk katmaya yemin etmişti çocukluğum. Kötülüklerin yer almadığı siyahı karamsar bir renk olarak değil de renk kartelâsında yer alan diğer renkler gibi yer alması mümkün bir renk olarak düşünüyordum çünkü içim bahardı. Yaşanması, görülmesi, gezilmesi, sevilmesi gereken birçok şey vardı. İçimdeki çocuk içimde uçurtma ile gezerken yaşanılacak, görülecek, sevilecek ve gezilecek olanları aramak için vardı.

Okuduğunuz içerik sevgiyle oluşturulmuştur ❤️

Başa dön tuşu