
Genel Bilgiler
Hayat biz işleri yokuşa sürmeden de yeterince zordur. Buna rağmen bazı insanlar bilerek kendi önlerine engeller çıkarır, adete ıstıraba yeşil ışık yakar, başarısız olmaya ihtiyaç duyar. Bunlara mazoşist kişiler denir. Kendi kendilerini alt etme gibi tekinsiz bir eğilimle lanetlenmiş bu kişiler sık sık fırtınaya yelken açar, her tür engeli, kaybı, hayal kırıklığını, kederi mıknatıs gibi çekerler. Talihleri iyi gittiğindeyse şaşırırlar, canları sıkılır; başkalarının onlar adına mutlu olmasından içten içe rahatsızlık duyarlar. Sırf kendileriyle gurur duymak zorunda kalmamak için gerçek başarılarını şansa yorarlar (1*).
Paradoksal biçimde, başkalarının başarılarına içtenlikle destek verirken kendi hedeflerine uzanan yola kendi elleriyle dinamit döşeyebilirler. Aşk hayatlarına geldiğimizdeyse, onları samimiyetle değer veren kişileri sıkıcı veya bunaltıcı bularak başlarından savar, normalde gayet sıradan kişiler olan partnerlerini birer zalime dönüştürür, duyarsız ve hatta sadist kişilere gizliden gizliye çekim duyarlar (3*).
Dolayısıyla mazoşist kişilik diğer kişilik bozukluklarından farklıdır. Diğerleri, başarı kriterleri öznel de olsa başarılı olmak ister ama taşıdıkları özellikler tekrar tekrar ayaklarına dolanır. Mazoşistler ise ne yapıp ne edip, çoğu zaman da tam başarıya erişmek üzereyken kendi kendilerine çelme takarlar. Mazoşistlerin hayat felsefesini, Descartes’ın meşhur sözünü değiştirerek şöyle ifade edebiliriz: ”Acı çekiyorum, öyleyse varım.”
Vaka Örneği
Terapistin ofisine mahzun bakışlarla, çökkün omuzlarla, kıpkırmızı bir yüzle giren Tuğçe’nin sanki az önce ağlamış gibi bir hali vardı. Terapiye eşinin önerisiyle başvurmuştu. Eşi onun için randevu alırken Tuğçe’nin depresif olabileceğini belirtmiş ancak ardından tuhaf bir biçimde ”Kendine eziyet ediyor (…) ben onu tanıdığımdan beri böyle (…) adete bunun için yaşıyor. Umarım ona yardımcı olabilirsiniz ama olsanız bile ne yapıp edip eski haline dönecektir” diye eklemişti. ”Dikkat edin de hayattan fazla keyif almaya başlamasın” demişti alaycı bir tavırla, ”yoksa intihara meyledebilir.”
Tuğçe 21 yaşındaydı ama çok daha genç gösteriyordu. İfadesi, duruşu itibariyle yaptığı yanlış bir şeyden dolayı cezalandırılmayı bekleyen küçük bir çocuğa benziyordu. Aslında çok çekici bir kadın olabilirdi ama kendini geri planda tutan hal ve tavırları onu gölgede bırakıyor, güzelliğinin fark edilmesini geciktiriyordu. Tuğçe sözlerine ”Başka insanlara yardım edebileceğiniz bu vakti benimle uğraşarak harcamayın” diyerek, peşinden özür dileyerek başlamıştı. ”Benim için yapabilecek bir şey yok, ben bu dünyaya acı çekmeye gelmişim” diye de eklemişti (1*).
Bir şeyler iyi gittiğindeyse Tuğçe bundan dolayı sevinmeyi reddediyor veya sevinse bile bunu gönülsüzce yapıp sonraki haftalarda daha sıkı çalışıyordu. ”En kötüsü yılbaşı ve doğum günleri” diyordu eşi. ”Tüm o hediyelerin yükünü sırtından atmaya çalışmasını izlemek çok zor oluyor ki zaten çoğunu da götürüp iade ediyor. Bir keresinde artık o kadar sinirlendim ki, sırf canını sıkmak için büyük ikramiyenin ona çıktığını ona söyleyesim geldi.”
Mazoşist Kişiliğin Türleri
Her mazoşist, suçluluk duygularıyla boğuşan Tuğçe gibi değildir. Hatta Tuğçe’de mazoşist tanı kriterlerinin tamamı dahi mevcut değildir ama yine de, onun nispeten katıksız bir mazoşist olduğu söylenebilir. Mazoşist kişiliğin çeşitlerini aşağıda görebilirsiniz:
- Kendini Baltalayan Mazoşist: Başarının gerilimini yaşamak yerine başarısızlığa uğramayı veya cezalandırılmayı amaçlar, böylelikle iyi talihlerini çaktırmadan tersine çevirirler. Dışarıdan başarılı olmak için canını dişine takıyor gibi görünseler de ya tam hedefe ulaşacakken vazgeçer ya da kendilerinin bu iş için yetersiz olduklarına ilişkin bazı sözde kanıtlar öne sürerler (1*).
- Sahiplenmeci Mazoşist: Diğer mazoşistler gibi sahiplenmeci mazoşistler de sürekli kendilerinden bir şeyler feda ederler. Gel gelelim kurdukları bağlardan vazgeçmeyi başaramazlar. Hatta başkaları için o kadar vazgeçilmez, o denli fedakar bir konuma yerleşirler ki onlardan uzaklaşmaya kalkışanlar kendilerini inanılmaz derecede zalim hissederler.
- Mazlum Mazoşist: Sürekli ne kadar sefil halde olduklarından yakınır, mızırdanıp dururlar ama en sonunda da ”Böyle acı çekiyorum diye benim için endişelenmeni istemem, sen yine kendin için en iyisini yap” diye eklemekten geri durmazlar. Tek bir hamleyle hem yardıma ihtiyaç duyduklarını inkar edip kimseye yük olmak istemediklerini söylemiş hem de kendilerini olağanüstü talihsizliklerin çemberinden geçen biri olarak lanse etmiş olurlar.
- Erdemli Mazoşist: Histrionik ve mazoşist kişiliklerin kombinasyonu olan erdemli mazoşistler bencil olmayışlarından, kendilerini feda etmekten gurur duyarlar. Kendini yok saymak, çilecilik, zorluklar karşısında derviş sabrı göstermek onların gözünde soylu, erdemli eylemlerdir, saflık ve azizlik göstergesidir, acının yüceltilmesidir.
Mazoşist Kişilik Bozukluğuna Farklı Bakış Açıları
- Psikodinamik Yaklaşım: Psikodinamik açıdan mazoşistlerin haz ilkesinin aksi yönde hareket ettiği söylenebilir. Freud yaşamı boyunca mazoşizmi farklı şekillerde kavramsallaştırmış, sonraki analistler de onun çalışmalarını çeşitli yönlerde genişletmiştir (1*).
- Kişiler Arası Yaklaşım: Mazoşistler diğer insanların onları alt edeceğini varsaydıkları için ilişkilere bir sıfır yenik başlar, daha ilk andan beyaz bayrak sallayıp hiç zorluk çıkarmazlar.
- Bilişsel Yaklaşım: Mazoşistler umut ve korku arasında sıkışmış durumdadırlar ve eski olayları kafalarında tamamen farklı yorumlarlar. Ayrıca diğer insanlar onların ne kadar acı çektiğini anlamadığında kendilerine acımakta teselli ararlar.
- Evrimsel Yaklaşım: Bu yaklaşıma göre mazoşist kişilerde haz-acı kutupları ters yüz olmuştur; yani kişi duygusal açıdan canını yakan deneyimlerin onun hayatta kalmasına hizmet ettiğini düşünür. Farklı gerekçelerle, rahatsız hissetmek ve kötü muamele görmek için uğraşabilir.
Belirtileri
DSM-III-R Tanı Kriterleri
1987 yılında birkaç psikolog, Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabına yeni bir kişilik bozuklukları kategorisi olarak kendini engelleyen kişilik bozukluğunu ekleme önerisinde bulundu. Toplantılar sonucunda yazarlar bu bozukluğu, DSM-III-R ekine dahil etme kararı aldılar (4*).
1994 yılında yazarlar bu rahatsızlığı DSM’den tamamen çıkardılar. Bu durum mazoşist kişilik bozukluğu konusunda yapılabilecek çalışmaların ve bozukluğa sahip kişilerin tedavisinin azalmasına neden olmuştur (4*).
- Daha iyi seçenekler açık bir şekilde mevcut olsa bile, hayal kırıklığına, başarısızlığa veya kötü davranılacakları durum ve insanları seçerler (2*).
- Başkalarının kendilerine yardım etme girişimlerini reddeder veya etkisiz hale getirirler.
- Olumlu kişisel olaylar (yeni bir başarı gibi) yaşamalarının ardından, depresyon, suçluluk veya acı veren bir davranışla tepki verirler.
- Başkalarının öfkeli veya reddedici tepkilerini kışkırtırlar, sonrasında kendilerini incinmiş, yenilmiş veya aşağılanmış hissederler.
- Yeterli sosyal becerilerine rağmen zevk alacakları fırsatları reddederler veya eğlendiklerini kabullenmekte isteksiz olurlar.
- Yapabilecekleri bir yeteneğe sahip olsalar bile, kişisel hedefleri için çok önemli olan bir görevleri yerine getirmede başarısız olurlar.
- Kendilerine sürekli olarak iyi davranan insanlara ilgi duymazlar veya reddederler.
- Talep edilmediği halde kişiye aşırı fedakarlıkta bulundukları bir şekilde yaklaşırlar.
Ayırıcı ve Eşlik Eden Tanılar
Mazoşistlerin diğer kişilik bozukluklarıyla pek çok ortak noktası vardır. Hem depresifler hem de mazoşistler baskıcı bir suçluluk duygusunun yükü altında yaşarlar ve kendilerini fazlaca eleştiren bir vicdandan mustariptirler. Gel gelelim depresifler bu sıkıntılardan bunalarak kendi acılarına gömülür, çoğu zaman tek başlarına kurup durmakla yetinebilirler. Mazoşistlerin ise bir partnere ihtiyaçları vardır; insanlarla olağan anlaşmazlıklarını büyütüp, çevrelerindeki kişilere olmadık davranışlar atfederler. Sonra bu insanlara ,tıpkı paranoidlerin yaptığı gibi, öfkeyle veya kendilerini aşırı derecede acınası göstererek karşılık verirler (3).
Mazoşist kişiliği bağımlı, kompülsif ve borderline kişiliklerle de kıyaslamak mümkündür. Hem mazoşist hem de bağımlı kişiler itaatkardır, rekabetten açıkça kaçınır ve partnerlerine kene gibi yapışırlar. Ama bağımlılar ilgiye ilgiyle karşılık verirken mazoşistler ise kendilerini ilişkiye ne kadar adadıklarını herkes görsün diye uğraşırlar (1*).
Mazoşistlerin de, kompülsiflerin de altta yatan güçlü suçluluk duyguları vardır ama mazoşistler cezalandırılmaya çalışırlar, kompülsifler ise cezadan son derece korkarlar.
Son olarak, hem mazoşistler hem de borderline kişiler bazen kendilerine zarar vermeye meyledebilirler. Mazoşistler bunu kendi suçluluk duygularından kurtulmak için, borderline kişilerse daha çok varlıklarını tescil etmek ve kimlik dağılmasının önüne geçebilmek için yaparlar (1*).
Sonuç
Her ne kadar bu kişiler son derece nadirmiş gibi görünse de, mazoşist özellikler en az suçluluk duygusu kadar yaygındır ve bu doğrultuda normallik yelpazesinde kolayca bulunabilirler (1*).
Kendilerini büsbütün feda etmelerine izin verildiği müddetçe dünyada her şey yerli yerinde demektir. Her daim başkalarını kendilerinin önüne koyan bu kişileri herkes nazik, düşünceli, hayırsever olarak bilir. Hep hoşgörülüdürler; insanların oldukları gibi kabul edilmesi, takdir edilmesi, dışsal veya yasal standartlara göre acımasızca yargılanmaması gerektiğine inanırlar. Sevdikleri için hayatın tüm yükünü çekmeye gönüllü olsalar da yaptıkları iyiliklerin dile getirilip övülmesinden rahatsız olur, teşekkür veya takdire samimiyetle gereksinim duymazlar.
Kaynaklar
- Millon, T., Grossman, S., Millon C., Meager, S. ve Ramnath, R. (2019), Modern Yaşamda Kişilik Bozuklukları, John Willey&Sons, Inc., İstanbul, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
- Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders-III-R (1987), American Psychiatric Association
- Özer, A. (2011), Sado Mazoşizm ve Cinsel Terapi, TavsiyeEdiyorum.com, Makale numarası: 7066
- https://aklinizikesfedin.com/kendi-kendini-engelleyen-kisilik-bozuklugu/
Okuduğunuz içerik sevgiyle oluşturulmuştur ❤️