Adli Psikoloji

Olağan Psikopatlar Kitabı Analizi

Psikopat kelimesi genellikle insanlara cani seri katiller veya azılı suçluları çağrıştırmaktadır. Fakat durum bu kadar basit değildir. Psikopat olarak nitelendirdiğimiz insanlar filmlerde veya romanlarda bahsedildiği gibi toplumdan tecrit edilmiş, yalnızca karanlıkta ortaya çıkan korkunç tiplemeler değillerdir. Günlük hayatımızda da bir psikopatla karşılaşma olasılığımız bulunmaktadır. Bir psikopatla karşılaştığımızda ondaki farklılığı hemen fark edemeyiz. Kısacası kültürel olarak aklımıza işlenen psikopat stereotipi yanlıştır. Muayene olduğumuz bir doktor, ülkemizi yöneten politikacılar veya bizi savunan avukatımız da bir psikopat olabilir. Yani psikopatlar her an karşılaşabileceğimiz türde insanlardır. Bu durum oldukça şaşırtıcı olduğu için uzmanlar sürekli psikopatların diğer insanlardan farklı olan yönlerini araştırmışlardır. Kitapta bu konu hakkında yapılmış araştırmalar konusunda birçok bilgi verilmiştir. Fakat bu araştırmaların çoğunluğu suçlu psikopatların üzerinde yapılmıştır. Çünkü suça karışmamış psikopatların tespiti oldukça zordur.

Psikopatların Kişilik Özellikleri

İlk olarak psikopat suçluların kişilik özelliklerine bakıldığında her biri benzer özelliklere sahiptir. Psikopatlar ikna kabiliyetleri yüksek, cazibeli, acımasız ve asla pişman olmayan duyarsız kişilerdir. Ayrıca kendilerini aşırı değerli görürler. Bu özellikler sadece psikopat suçlularda bulunmaz. Birçok meslekte bu özellikler kişilerin kariyerlerinde zirveye ulaşmalarını sağlayan özelliklerdir. Örneğin ikna kabiliyeti ve yüksek cazibe birçok siyasetçi veya politikacıda da bulunmaktadır. Bunun dışında bomba imha uzmanları ve cerrahlar da bu grupta bulunmaktadır. Onlarında kendilerine olan özgüveni ve inancı kariyerlerinde önemli bir etkendir. Bu insanların vücut tepkileri incelendiğinde diğer insanlardan farklılık gösterdiği bulunmuştur. Normal bir insan tehlike hissettiğinde kalp atışları hızlanır, dikkati dağılır ve huzursuzluk hisseder. Fakat tehlike anındaki psikopatların vücut tepkileri incelendiğinde kalp atışlarının yavaşladığı ve trans haline geçtikleri gözlenmiştir. Bu sonuç odaklı düşünce tarzının psikopatların başarısının sırrı olduğu söylenebilir.

Psikopatlar ahlak kurallarına ve toplumsal kurallara karşı duyarsız kişilerdir. Bir suç işledikten sonra diğerlerinin onun hakkında ne düşündüğü konusunda endişelenmezler. Onlar sadece yaptıklarının sonucunda alacağı ödüle odaklanırlar. Bu durum başarılı bir borsacının üzerinden incelenebilir. Bu kişiler bir yatırım söz konusu olduğunda asla daha önceki kazandıklarını düşünmezler. Onlar sadece ödülü kazanma üzerinde düşündükleri için elindekileri kaybetme korkusu yaşamamaktadırlar. Bu sebeple diğerlerine göre daha fazla risk alabilen kişiler olduğu için genellikle en fazla kazanan kişi olmaktadırlar. Bunun nedeni psikopatların içinde bulunan anda yaşamaları gösterilebilir. “Şimdi ve burada” olarak tanımladığımız gibi geçmiş hakkında pişmanlık duymazlar ve gelecek hakkında endişe etmezler. Geçmişte ne kadar kazanmış veya kaybetmiş olmalarının onlar için bir önemi yoktur. Psikopatların bu özellikleri “büyük beşli” kişilik kuramının sonuçlarına da paraleldir. Psikopatların kişilikleri büyük beşli kapsamında incelendiğinde “uyumluluk” konusunda oldukça düşük puan aldıkları ortaya konmuştur. Ayrıca “deneyime açıklık” ve “dışa dönüklük ”de alınan yüksek puanlar da yüksek cazibeyi ve ikna kabiliyetini açıklamaktadır.

Psikopatlık ve Antisosyal Kişilik Bozukluğu

Psikopatlık literatürde “Antisosyal Kişilik Bozukluğu” olarak geçmektedir. Bu tanımlama bireyin çocukluk yıllarından itibaren diğer insanların haklarına karşı sürekli bir umursamazlık hali olarak açıklanmaktadır. Fakat burada dikkat edilmesi gereken bir nokta vardır. Birçok kuramcı psikopatlığın ve antisosyal kişilik bozukluğunun aynı olmadığını savunmaktadır. Buradaki farklılık antisosyal kişilik bozukluğunun davranışlarda görülen sapma olması iken psikopatlığın duygusal bir yoksunluk olması olarak gösterilmektedir. Bunun yanı sıra bu ikisi arasında bir ilişki olduğu yadsınamaz. Bu ilişki her psikopatın antisosyal kişilik bozukluğunun olduğu ama her antisosyal kişilik bozukluğu olanın psikopat olmadığı şeklinde açıklanmaktadır. Aradaki temel fark ise psikopatların duygusal bir boşluk içerisinde olmasıdır. Psikopatlar duygu yoksunudurlar. Karşısındaki bireylerin duyguları fark edip tanımlayabilseler bile bu duyguların onlarda bir karşılığı yoktur. Yapılan son araştırmalar psikopat bireylerin empati yapabilme yetenekleri ortaya koymuştur. Psikopatlar empati yapabilmektedir. Fakat Psikopatlar empati duygularını kurban seçerken kullanmaktadırlar. Bu durum kitapta “zayıflık radarı” olarak tanımlanmaktadır. Yani bir bireyin yardıma ihtiyacı olduğunu, korktuğunu veya üzüldüğünü fark edebiler fakat bu durumu kendi çıkarları için kullanırlar çünkü psikopatlar yalnızca ödül odaklı düşünürler. Herhangi bir neden dolayı strese girmezler. Bu sayede diğer insanlara göre daha ekonomik kararlar verebilmektedirler. Çünkü kendilerini yalnızca yaptıkları işe adamaktadırlar.

Psikopatlığın Alt Boyutları

Tüm bu anlatılan özellikler göz önüne alındığında bir insanın psikopat olarak tanımlamak için birkaç özelliğe sahip olması yeterli değildir. Psikopatlık var ya da yok gibi kesin sınırları olan bir durum değildir. Hatta bir bireyin psikopat olduğu kesinleşmiş olsa dahi nasıl bir psikopat olduğu bilinmemektedir. Psikopatlığın geniş bir yelpazesi vardır. Öncelikle psikopatlığı düşük, orta ve yüksek olarak üç seviyede inceleyebiliriz. Bir psikopatın başarılı olabilmesi için orta seviyede olması gerekmektedir. Diğer iki durumda da başarısızlık ve suç oranı daha yüksek olacaktır. Aşırı derecede yüksek psikopatlık uyumsuz davranışlara daha çok yol açmaktadır ve bu bireyler daha uyumsuzdur. Psikopat suçlular genellikle bu seviyede bulunmaktadır. Kariyer sahibi psikopatlara bakıldığında ise genellikle orta seviyede bulunmaktadırlar. Bu seviyede bulunanlar daha uyumludurlar. Hatta orta seviyedeki psikopatlık özellikleri incelendiğinde bu özelliklerin iş dünyasındaki liderlik özellikleri ile örtüştüğü gözlenmiştir. Aşırı derecede yüksek psikopatlığım olumsuz sonuçlara yol açmasındaki sebep dürtüsellik yüzünden yanlış kararlar verilmesidir. Psikopatlar da her zaman doğru karar vermemektedirler. Hatta bazı durumlarda normal insanlara göre çok daha yanlış karar verebilirler. Çünkü onlara göre durumun ve koşulların karar üzerinde bir etkisi yoktur. Onlara göre ya hep ya hiçtir. Psikopatlığın geniş yelpazesindeki diğer bir ayrım ise zeka ile ilgilidir. Bazı psikopatlar zekidir, suça karışmaz, oldukça iyi kariyerleri vardır ve toplum içerisinde sürekli olarak karşımıza çıkmaktadır. Psikopatların her zaman azılı seri katiller olduğu yargısı oldukça yanlıştır. Hayatın her alanında psikopatlar ile karşılaşmaktayız. Fakat bazı mesleklerde bu oran daha da fazladır. Cerrah, CEO, avukat, gazeteci, polis ve din görevlisi psikopatlık düzeyi en yüksek olanlardan bazılarıdır.

Psikopatların Beyinlerindeki Farklılıklar

Psikopatların kişilik yapılarının yanı sıra beyin yapıları ve işleyişlerini incelendiğinde şaşırtıcı sonuçlar elde edilmiştir. Yapı bakımından normal insan beyninden farklı herhangi bir bulgu gözlenmemiştir. Fakat daha sonra yapılan araştırmalar göstermiştir ki psikopatların beyin yapıları değil beynin işleyiş biçimi farklıdır. İlk olarak psikopatların anterior prefrontal kortekslerinde daha az gri madde bulunmuştur. Anterior prefrontal korteks beynin ahlaki kararları veren bölgesidir. Ahmed Karim’in yapmış olduğu çalışmada bireylerin anterior prefrontal korteksleri uyarıldığında katılımcıların yalan söyleme becerilerinin arttığı keşfedilmiştir. Bunun yanı sıra psikopatların prefrontal korteks ve amigdala arasında uzanan akson tutamının zayıf olduğu gözlenmiştir. Amigdala beynin duyguları yöneten kontrol bölgesidir. Amigdaladaki bu farklılık nedeniyle psikopatlar korku gibi bazı duyguları hissetmezler. Ayrıca psikopatların ödül odaklı davrandığını söylemiştik. Yapılan araştırmalarda yüksek psikopatlık özelliklerine sahip bireylerin bir ödülü kazanmaya odaklandıklarında normal insanlardan dört kat fazla dopamin salgılamışlardır.

Psikopatlığa Neden Olan Etkenler

Psikopatlıkta ki diğer önemli etkenler ise genetik ve çevredir. Yapılan araştırmalara göre bazı genler psikopatlığa neden olabilmektedir. Bu gene sahip bireyler çocukluğunda kötü muameleye maruz kaldıysa suç işleyen psikopat olma ihtimalleri artmaktadır. Ayrıca kültürde psikopatlık üzerinde önemli bir etkiye sahiptir. Evrensel olarak giderek psikopatlaşmaktayız. Bu duruma işaret eden bulgularından bazıları empati seviyelerinin giderek azalıp narsistlik seviyelerinin artmasıdır. Sosyal değerler zamanla önemini kaybetmektedir. Genç neslin örnek aldığı kişilerin özellikleri değiştikçe toplumun değer yargıları da değişmektedir. Ayrıca eğitim kalitesi de bu durum üzerinde etkilidir. Eğitimin içeriği değiştikçe bireylerin kişilik özellikleri de bu bağlamda değişmektedir. Fakat psikopatlaşmanın artması şiddetin de artacağı anlamına gelmemektedir.

Psikopatların Profillemesi

Psikopat bireylerin profillemesi suçlu veya suçlu olmayana göre değişebilir. Her psikopat suç işlememektedir. Burada önemli olan psikopatlığı hayatın her alanında değil sadece başarı getirebilecek uygun bağlamda ortaya çıkarmaktır. Bu bağlamın dışında psikopatik özelliklerin ortaya çıkmaması topluma uyumu sağlayacaktır. Örneğin bir cerrah sadece ameliyat odasında ya da bir avukat sadece duruşma salonunda psikopatik özelliklerini ortaya çıkartırsa bu durum topluma olan uyuma zarar vermeyecektir. Bu sebeple bir psikopatın profillemesinde öncelikle işine veya eğitime bakıldığında suça karışıp karışmayacağı ortaya çıkabilmektedir. Ayrıca bireyin kişilik özellikleri incelendiğinde psikopatlığın temel iki özelliği olan korkusuzluk ve pişman olmama özelliklerinin varlığı incelenebilir.

Dünya Tarihindeki Psikopatlar


Kaynaklar

  • Öne çıkan görsel: https://cdn.pixabay.com/photo/2015/04/20/08/11/eyes-730749__340.jpg

Okuduğunuz içerik sevgiyle oluşturulmuştur ❤️

Başa dön tuşu