DenemelerÖneriler

Roller Arasında Sıkışan Benlikler

Hayatımızda hep bir rol değişimi içinde oluruz. En başta bebek rolünü üstleniriz. Sonra çocuk oluruz, olgun oluruz, birey oluruz. Abla/ abi olur, sorumluluk sahibi oluruz. Zaman geçer; anne/ baba oluruz. İş yerimizde yeni yeni roller buluruz kendimize. Yükseliriz, terfi alırız, müdür oluruz, patron oluruz. Yaşlanırız neneler/ dedeler oluruz. Hayatımızda ki bu rol arayışı ve değişimi sürekliliğini korur. Bizde kendimizi akışa bırakırız.

Son yıllarda yapılan araştırmalar göstermiş ki; insanlar rolleri içinde kaybolup gidiyorlar. Adınızı, yaşınızı unutmuyorsunuz belki ama kimliğinizi unutuyorsunuz. Benliğiniz kaybolup, sonsuzluğa karışıyor. Kimisi annelik rolüne kendini fazla kaptırıyor, bir hayatı olduğunu unutuyor. Kimisi işine kendini kaptırıp, dışarda bir hayat olduğunu unutuyor. Rollerine kendini fazla kaptırmış insanlar bir sonra ki rol değişimine geçemeyip, iki rol arasında bir boşlukta sıkışıyorlar. Kişiler belli bir zaman sonra ne zaman kendilerine vakit ayırdıklarını düşünmeye başlıyorlar. İşte mutsuzluk tam bu noktada karşılarına çıkıyor. Mutsuzluğun getirdiği depresif ruh hali, kişinin bütün benliğini etkiliyor. Stres, kendini yetersiz hissetme ve suçluluk duygusu da kendisi göstermeye başlıyor.

Bireyler kendilerine zaman ayıramamayı maddi durumlara da bağlayabiliyorlar. Fakat araştırmalar maddi imkanları daha yüksek olan bireylerde de bu duruma rastlandığını gösteriyor. Kişi kendinden önce başkalarını düşünüyor. Fedakarlık güzel duygulardan sayılsa da tehlikeli duygulardan da sayılıyor. Fedakarlık yaptığını sanan birey aslında sadece başkalarının hikayelerinde başrol olmak istiyor. Sizin gibi düşünmeyenlere ve sizin istediğiniz işi, isteğiniz zaman yapmayanlara sitem ediyorsunuz. Onları yönetmek istiyor, işlerinizin sadece sizin istediğiniz gibi ilerlemesini bekliyorsunuz. Yaptığınız fedakarlıktan sık sık söz ediyor takdir edilmeyi bekliyorsunuz. Yapmayın! Kendi hikayenizde ki kahramanı daha başarılı ve mutlu yapmak istiyorsanız, önce değişime kendinizden başlamanız gerekiyor.

Öncellikle kendinize zaman ayırdığınızda dünyada hiç bir şeyin değişmeyeceğini anlamınız lazım. Bebeğinize yarım gün başkası baktığında, bebeğiniz sizi sevmekten vazgeçmez, cuma akşamı işten sonra arkadaşlarınız ile buluştuğunuz için patronunuz sizi kovmaz. Evi perşembe değil de cuma temizlemeniz evde ki dengeleri değiştirmez. En yakın arkadaşınızla buluşmak, birer kahve içmek, alışveriş yapmak, sizi suçlu kılmaz. Kendinize vakit ayırmaktan korkmayın. Kendi zamanınızı yaratın. Birden fazla role sahip olmak varken bir rol ile kendinizi kısıtlamayın.

Bugün değişiminizin ilk günü olabilir. Kendinize bir kahve yapın, kendiniz için hobiler arayın. Bir günlük tutabilirsiniz mesela bu sizi rahatlatacaktır. Güne egzersiz ile başlamak sizi güne daha enerjik hazırlayacaktır. Çiçeklerle uğraşmak stresinizi azaltacak, bir puzzle tamamlamak sabır duygunuzu perçinleyecek, fotoğraf çekmek bir merceğin arkasından dünyayı daha farklı görmenizi sağlayacaktır… Çocukken ne yapmak isteğinizi hatırlayın. Herkesin çocukken kurduğu hayalleri vardır. ”Büyüyünce yapacağım ilk iş bu” dediği hayaller. Büyüdünüz artık onları gerçekleştirmek için bir engeliniz yok. Geç kaldığınızı düşünmeyin hayatta hiçbir şey için geç kalınmaz.

Kendinizi motive edici cümleler kurun: ”Kendimi mutlu hissettiğim yaşta ve rolde olmanın getirdiği huzuru daha iyi hissedebiliyorum. Sorumluluklarım üzerime yük değiller. Yaptığım işlerde daha mutluyum. Sıkılmadan tüm hayatımı düzene sokabiliyorum. Rolümün getirdiğinden fazlasını yapmama gerek yok. Çünkü bu hayatta herkesin bir rolü var ve bizler birbirimizin hikayelerinde, yer alabiliyoruz.”

Bazen kaç yaşında hangi rolde olduğumuzun bir önemi olmadan, bir şeylere hep geç kaldığımızı düşüneceğiz, belki de; daha erken diyeceğiz. Değil! Bir adım atmak için geç değil, bir adım atmayı planlamak için erken değil. Kendinize sınırlar çizmeden bir hayat sürmenizi ve doğru zamanlarda doğru rollerde olmanızı ümit ediyorum…

Okuduğunuz içerik sevgiyle oluşturulmuştur ❤️

Başa dön tuşu