
Biyografisi
İnsan kişiliğinin anlaşılmasına tümüyle yeni bir yaklaşım getiren Avusturaylı nörolog ve psikanalizin kurucusu olan Freud, şüphesiz ki 20. yüzyılda yaklaşımıyla birçok kişiyi etkilemiştir. Psikoloji tarihindeki en etkili insanlardan biri kabul edilir.
Sigmund Freud (İlk ismi Sigismund idi daha sonra değiştirdi), 6 Mayıs 1856’da o dönemde Avusturya-Macaristan İmparatorluğu içinde yer alan Moravia’nın küçük bir kasabası olan Freiberg’de doğdu. Orta sınıftan Yahudi bir aileden gelen Freud, babasının ikinci karısının en büyük oğludur. Yün tüccarı olan babası, Freud’un doğumundan sonra giderek artan ekonomik sıkıntılara girer. Bu nedenle Freud henüz dört yaşındayken Viyana’ya taşınırlar.
Viyana’da, Freud’un çocukluğu boyunca aile darlık içinde yaşar ama babası, zeki ve çalışkan olduğu anlaşılan oğlunun eğitimine öncelik vererek masraftan kaçınmaz. Fransızca ve İngilizce’nin yanı sıra Yunanca, Latince, İtalyanca ve İspanyolca bilen Freud, 1881 yılında Viyana Üniversitesinden tıp diploması alarak mezun oldu. Freud tıp fakültesine devam ederken ailenin diğer sekiz ferdi üç yatak odasını paylaşmış, Sigmund Freud için özel bir çalışma odası ayrılmış, diğer üyeler mumla idare ederken ona çalışmalarını yürütebilmesi için bir lamba tahsis edilmişti. Mezun olduktan sonra hocası Ernst Brücke’nin fizyoloji laboratuvarında çalışmayı sürdürerek nitelikli araştırmalar gerçekleştirdi. 1882 Haziranı’nda Martha Bernays ile nişanlanır. Bu yıllarda eski çalıştığı yerden ayrılarak Viyana Genel Hastanesi’nde çalışmaya başlar. Freud artık tıp dünyasında kendine bir yer ve isim yapmaya kararlıdır. Üç yıl sonra Fransa’nın ünlü tıp adamı Jean Martin Charcot ile çalışmak üzere beş aylık bir burs kazandı. Freud histeri ve hipnozla ilgili ilk tecrübelerini burada kazanacaktı. Viyana’ya döndükten sonra bir daha hiç deneysel çalışma yapmayan Freud, bilindışı süreçler, zihinsel yaşamın fiziksel belirtileri üzerindeki etkisi ve cinsel dürtüler, histeri ve zihinsel yaşam arasındaki etkileşimler üzerine düşünmeye başladı ve sonraki 50 yıl boyunca bunu yapmayı sürdürdü. Fransa’da Charcot’un laboratuvarındaki deneyimi, Freud’un klinik kariyerinin başlangıcıydı.
Gençlik yıllarından itibaren büyük bir keşif yapmak ve ün sahibi olmak isteyen Freud’un bu konudaki birkaç girişimi başarasızlıkla sonuçlanmıştır. Bu çabalardan biri, kokain üzerine yazdığı ve bu maddeyi bağımlılık yapmayan güçlü bir anstetik ve ilaç olarak övdüğü makalesiydi. Freud kokainin zararsız ve etkili bir ilaç olduğuna o denli inanmıştı ki hem kendisi kullanıyor hem de çevresine tavsiye ediyordu. Ancak çok geçmeden kokain üzerine yapılan araştırmalarda elde edilen bulgular nedeniyle Freud’un iddiaları ve kendisi ciddi eleştirilere maruz kalacaktır.
1856 yılında Viyana’ya döndükten sonra sinir hastalıkları üzerine özel bir muayenehane açtı ve evliliği de bu sırada gerçekleşti. Üçü kız üçü erkek olmak üzere altı çocuğu vardır. En küçük kızı Anna Freud, çocuk psikanalizcisi ve psikanalitik hareketin ilerlemesinde öncü olacaktır. Kuramında cinselliğe çok ağırlık veren Freud’un cinsel yaşamının sanıldığı hareketli olmadığı bilinmektedir. Freud, 30 yaşında evlenene kadar tam bir bakir olarak kalmış, evlendikten sonra da eşine sadık bir koca olmuştur.
1911’de Freud’un Viyana’daki ağırlıklı destekleyicilerinden birisi olan Alfred Adler ayrılır, bunu ik üç yıl sonra Jung’un kopuşu izler. Bunun hemen ardından Birinci Dünya Savaşı çıkar ve bu da psikanalizin uluslararası düzeyde yaygınlaşmasını kesintiye uğratır. Bu dönemde kuramında köklü değişiklikler yapmıştır. İnsan doğasına ilişkin kötümser bakış açısının ve “ölüm içgüdüsü” kavramının kuramına girişi bu yıllara rastlamaktadır. Birinci Dünya Savaşında yaşananlar ve artan Yahudi karşıtlığı Viyana’yı Freud için tehlikeli bir yer haline getirmeye başlamıştır. Viyana’nın Nazilerce işgalinin ardından nüfuzlu kişiler ve diplomatik ilişkiler sayesinde kendisi ve ailesi Viyana’dan kurtulmayı başarmış ve 1938 yılında kendisini misafirperverce karşılayan İngiltere’ye yerleşmiştir.
Freud‘un yaşamının son yılları oldukça zor geçmiştir. Yakalandığı çene kanseri nedeniyle 1923 yılından itibaren çok ciddi operasyonlar geçirmesine rağmen çalışmalarını sürdürebilmek için, birkaç aspirin dışında, kendisini uyuşturan ilaçları almayı hep reddeden Freud bu dönemde de tütün kullanma alışkanlığını sürdürmüş ve günde 20 Kübo purosu içmeye devam etmiştir. Yaşamının son günlerinde artık bir işkenceye dönüşen acılarına son vermek üzere doktorundan kendisine yüksek düzda morfin yapmasını istemiş, doktoru da bu isteğini kızı Anna Freud’a da danışmak suretiyle yerine getirmiştir. 23 Eylül 1939’da Londra’da bu şekilde yaşama veda eden Freud’un naaşı, vasiyeti üzerine Yahud adetlerinin tersine (kendisi bir ateist idi) yakılmış ve külleri, en sevdiği Yunan vazolarından birine yerleştirilmiştir.
Bonus Bilgiler
Freud her şeyden önce insan ruhunun bilimsel incelemesi için ilk aracı (yöntemi) keşfeden kişidir. Daha önce yazarlar ruhsal süreçler hakkında bölük pörçük iç gözlemler kazanmıştır ancak Freud sistemli bir şekilde ele almıştır. Freud, metafizik ve terminolojik tartışmalara kulak asmadan ruhsal yapının bu kısımlarını bilindışı olarak tanımlamıştır.
Telkini bırakarak serbest çağrışım yöntemini kullanmıştır. Ruhsal yapısı incelenen kişiden aklına ne gelirse söylemesini istemekten oluşan bu duyulmamış yöntem yeni iç gözlemler sağlar.
Freud kendisi psikanalizden geçmemiştir ancak kendi kendine psikanaliz yapmıştır. Bu yönüyle hastalarını daha iyi anlamaya çalışmıştır ve teknikler geliştirmiştir. Birçok buluşu bunun sayesinde olmuştur aslında.
Ruhsal yapının bilinçdışı içeriğini, enerjilerini doğrudan doğruya temel fiziksel içgüdülerden alan tamamen karşıt eğilimlerin -arzuların- etkinliğinden oluştuğunu bulmuştur.
Zihinsel yapı için yeni bir açıklama getirmiş. Örgütsüz içgüdüsel eğilimleri “id“, örgütlü gerçekçi kısmı “ego“, eleştirel olan ve ahlaki kurum işlevi gören kısmı da “süperego” olarak adlandırır.
Kendi kendine analiz rüyaların doğasını da incelemesini sağlar.
Önemli Teorilerinden Bazıları:
- Kişilin Yapısı: Topografik(Bilinçdışı, Bilinçöncesi, Bilinç) ve Yapısal Model(İd, Ego, Süperego): Freud, insanın farkında olmadığı birçok malzemenin bulunduğu zihnin en derin kısmını bilinçdışı olarak tanımlamıştır. Bu yaşamımızda özellikle çocukluk yıllarımızdan birçok veri bulunduran bir bölgedir. Bilinçöncesi ise bilince çıkarılabilir düşünce, duygu ve anılarımızı barındırır. Bilinç farkında olduğumuz, içinde bulunduğumuz andır ve içteki, dıştaki uyaranların algıladığımız kısımıdır. İd, ego ve süperego ise bonus bilgilerde bahsettiğimiz gibidir. İd, en ilkel yanımızdır ve haz mekanizmasına göre çalışmaktadır. Agresyon ve cinsellik barındırır. Ego, rasyonel yanımızdır. Süperego ile id arasında bir uzlaşma noktası oluşturarak bizi kaygıdan kurtarmaya çalışır. Süperego, toplumun inandığı doğru ve yanlışları temsil eder; ahlak ilkesine göre çalışır.
- Psikoseksüel Gelişim Aşamları: Freud, kişiliğin büyük bir kısmın 5 yaşına kadar oluştuğunu söyler. Bu dönemdeki yaşantılar bireyin gelecekteki, yetişkinlikteki özelliklerini belirleyecektir. Bu dönemler: Oral, anal, fallik, gizil ve genital dönem olarak beşe ayrılmaktadır. Örneğin, oral dönemde takıntı yaşayan biri yetişkinlikte bağımlı bir kişilik geliştirebilir. Bu dönemleri atlatmayı başaran bireyler psikolojik yönden de sağlıklı olmaktadır.
- Savunma Mekanizmaları ve Kaygı: Ego eğer kaygıyı uygun bir şekilde çözemezse savunma mekanizmalarına başvurur. Bu mekanizmalar bilinçaltı düzeydedir. Her bireyde savunma mekanizmalarının olduğunu söyleyen Freud, bunların doğal olduğunu söylemektedir. Ama bunlar çok sık kullanılırsa problemler oluşturabilir. Örnek, bastırma mekanizması en temel savunmalardan biridir. Bireyi rahatsız eden, tehdit edici düşüncelerin bastırılarak bilinçaltına gönderilmesiyle kaygının giderilmesi sağlanır.
- Rüya Yorumu: Freud, rüyalarının gizil bir içeriğinin olduğunu ve çözümlendiğinde kişinin bilinçaltı hakkında bilgiler verebileciğine inanıyordu.
- İçgüdü, psişik enerji (libido), ölüm içgüdüsü ve kateksis temel kavramlardır. İnsan doğasını açıklamak için Freud bu kavramları kullanmıştır.
Freud; her şeyde bir anlam, sembolizm, bilinçdışı bir malzeme aramamız gerektiğini belirtir. Yani bir insan rüyasında bir olay yaşıyorsa sadece o olayı yaşadığı için onu görmüş olabilir. Ya da bir isteği varsa onu yapmak istediği içindir.
Sigmund Freud’un Eserleri
- Rüyaların Yorumu (1899)
- Totem ve Tabu (1913)
- Uygarlığın Huzursuzluğu (1930)
- Kültürdeki Huzursuzluk
- Musa ve Tek Tanrıcılık (1939)
- Narsiszm Üzerine ve Schreber Vakası (1914)
- Olgu Öyküleri
- Tutukluluk, Semtom ve Korku
- Günlük Yaşamın Psikopatolojisi (1901)
- Cinsellik Üzerine (1905)
- Grup Psikolojisi ve Ego Analizi
- Bir Yanılsamanın Geleceği (1923)
- Haz İlkesinin Ötesinde (1920)
- Ben ve O (1923)
- Psikanaliz Üzerine
- Psikanalizin Tarihçesi
- Psikanalize Giriş Dersleri (1917)
- Psikanaliz Üzerine Beş Konferans
- Yaşamım ve Psikanaliz
- Espriler ve Bilinçdışı İle İlişki (1905)
- Ruhçözümlemesine Giriş Konferansları
- Wilhelm Fliess’e Sigmund Freud’un Komple Mektupları (1986)
Bağlantılar: Freud’un 11 Sözü, Freud Müzesi, Rüya Yorumları 1
Freud’un hayatı hakkında daha fazla bilgi için Ernest Jones’in üç ciltlik Freud biyografisine başvurabilirsiniz.
Kaynakça:
- Freud, S., Türkçe Çev. Selçuk Budak , Rüyaların Yorumu 1, Öteki/Psikoloji. İstanbul, 2006
- Yazgan İnanç, B., Yerlikaya, E.E. (2016). Kişilik Kuramları. Ankara: Pagem Akademi
Konunun en son güncellenme tarihi: 2.04.2018
Okuduğunuz içerik sevgiyle oluşturulmuştur ❤️